Tarihçe


Tuz bugün dünyada sağlık için daha çok konuşulur oldu. Yemek masasından uzak tutanlar olduğu gibi, yemek masasına düzenli koyanlarda çoğunlukta. Bu metinde tuzun ne olduğu, tarihsel aşamaları, üretim alanları ile sağlık için hangi tuzu kullanmalıyız sorularına cevaplar bulacağız.

İngilizce konuşanların ‘salt’, Almanca konuşanların ‘salz’ olarak isimlendirdikleri ‘tuz’, bir metal ile bir ametalin birleşiminden oluşan iyonik bir kristal maddedir.
Bilim dilinde ‘NaCI’ bir tuz olmasına karşılık, rafine sofra tuzunda sadece Na ve Cl bulunmaz, potasyum ve magnezyumla birlikte az miktarda da..kalsiyum…bulunur.

İnsan dâhil tüm canlıların besin kaynaklarından olan tuz, ticari bakımdan da bugün önemli bir maddedir. Tuz günümüzde ilaç üretiminden, buzlanan yolların trafiğe açılmasına, suyun yumuşatılmasından sabun üretimine kadar binlerce çeşit alanda kullanılmaktadır.Dünyanın her yerinde rastlanabilen tuz tarih boyunca önemli bir ihtiyaç ve ticaret maddesi olmuştur.

Modern yer biliminin sağladığı bilgilerden önce tuzun nerede bulunduğu’nu bilmeyen insanoğlu, 20. yüzyıla kadar umutsuz bir biçimde tuzun peşin de koştu. Tarih boyunca tuz o kadar değerliydi ki, bazı ülkelerde asker ve işçiler maaşlarını tuz olarak alıyordu. Büyük Roma yollarından ilki, tuzu sa dece Roma’ya değil yarımadanın iç kesimlerine de taşımak için inşa edilmiştir.

Tuza ilişkin en eski kayıtlar, Çin’de MÖ 800’i işaret etmektedir. Bu kayıtlara göre; Xia Hanedanlığı’nın deniz tuzu üretimi ve ticaretinden söz edilmektedir. Çin yönetimleri yüzyıllarca tuzu, bir gelir kaynağına dönüştür müşlerdir. Ayrıca, Çin’de MÖ 12. yüzyılda tuz vergisinden söz eden metinler de bulunmuştur. Çinliler, Romalılar, Fransızlar, Venedikliler, Habsburglar ve diğer birçok yönetim, savaşlar için para bulmak üzere tuz vergisi koymuşlardır.
Tuzun Hintliler ve Gandi’nin yaşamında da ilginç bir hikayesi vardır. Bu ilginç hikâye ‘Tuz Yürüyüşü’ olarak bilinir. Gandi Hindistan’dan alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930’da yaptığı 400 kilometrelik ‘Gandi Tuz Yürüyüşü’ ile ülkesinin Britanya’ya karşı başkaldırmasına öncülük etmiş olup, bu yürüyüş ‘Tuz Yürüyüşü’ olarak tarihsel yerini almıştır.

Ülkemizde tuz; deniz, göl ve kaya ve KAYNAK tuzlalarından elde edilmektedir.
Tuzun sağlıkta tartışma konusu yapılması çok yararlı olmuştur. ülkemizde tuzu yasaklamaya varan kararlar alınmaktadır.
Kişisel düşüncem; Tuzun yasaklanması kararlarında bazı hatalar vardır. Sofralık rafine tuzun fazla kullanılması durumunda, sağlıkla ilgili sıkıntıların yaşandığı rapor edilmesine karşılık, bu yasaklamalar rafine tuza karşı olmalıydı.
Özellikle yer altından kendi cazibesi ile yeryüzüne çıkan tuzlu sulardan tuz üretilen DOĞAL KAYNAK TUZ larının yapısı rafine tuzdan faklıdır.

DOĞAL KAYNAK tuzunun yapısal içeriği; Çok çeşitli (84 adet) mineral bulundurur, Kanın yapısı da böyledir.
Kimyasal işleme maruz bırakılmadan elde edilir, tadı rafine tuzlara nazaran daha lezzetlidir ve %100 doğaldır. DOĞAL KAYNAK tuzunun bu yapısı, kandaki tuz ve iyonların uygun mineral dengesi kazanmasına yardımcı olur.

Yemek masamızdan ‘rafine tuzu’ kaldırıp, yerine DOĞAL KAYNAK tuzu koyduğumuzda sağlığımız için doğru tuzu kullanmış olacağız.